25 Aralık 2009 Cuma

izafi

bu adamlar ihtimal ki senin öğrencin ve ihtimal ki ben biliyorum
farklı sorularla yandan yandan aynı yola çıkılıyor
her delikten ayrı kandırıklıklarla kırpılınıyor
yağ gibi kayardı dikenden tüller
ve ben yüzümü çevirmişken içten yana
epey olmuştur tümsek aşma oynamıyoruz

call me morbid , call me pale
umutları düşürmüş her birey
kör sayılırdı hani büyük kalabalıklarda
biz seninle yan bahçede yıldız suyu içiyorduk
ben öyle yazmıştım defterime kurguyu
kurtlar indi de dağıldık da diyemeden
ki beni en aralarda yakalasan da karlar eridi diyemeden
tren raylarına kurulu bilyonlarca kibrit kutusu evi yıkmaya yeminliler anlayamadan
çoook eccayib bir döngüyü tam hassasiyetinden kavramaya bu kadar kararlıyken ben
zat-ı alileri emekli felaketoloji uzmanı , çiçeği burnunda muhakkik ruhenk adem
uydurdum yalanı devlet için


simetrik günahların bağlarına tutunup
geceden geceye daldık seninle
hepsi biz insanların zaman algısına göre bir kaç gün imiş
derinlerimdeki bu tutarlılıktan sorumlu mercilere bin el ateş ediyorum ama kurşunlar plastikmiş..sadece acıtıyor.
en yakın koza 3 vakte kadar diyorlar , vakitleri bana bırakmalarından mutluyum diyemem
kurumuş bir dere üzerine oyun parkı kurmuş olmamız biraz daha aydınlatıcı
oyun parkı da tehlikelidir şu dönemde sevgili kardeşim
seni suçlayışım
senin gelecek üzerine kurduğun aile denetimli binaları yıkacak olsaydı seni suçlardım

cebimde binlerce çimen taşıyorum
çimenler bizim , ev de kurardık istesen
on sene sonrasında katları yükseltmek için kavga edecek olmasak
ben bunların bazılarını tahayyül edemesem misal
her satır sonrasını nefes alanı yaptığımı bile bilmeden öylece bin hektarlık adımlarla gezsem uzayı en kırmızı lila halindeyken
işte o zaman seni o kadar da suçlamazdım

ben bazen dua ediyorum eskimiş tahta atların kulaklarına fısıl fısıl
ısır diyorlar bana saf acıyı şişelerden akıtırken havada
tut ensesinden ve parçalarını uzağa savur , tam da çenenden çıksın kuvvetin odak noktası
ve ışığı patlat ufak ufak
yere düşen kristaller diyor trapezci görünümündeki gökkuşağı saçlı ceketli adamlar
sana yenilerini sunarlar

işte bu adamlar ki onların erkek olduğu anlamına gelmez bu
işte bu adamlar senin de öğrencin bir parça biliyorum

bir ortasını bulsak ya ahengim..

21 Aralık 2009 Pazartesi

coincidence

rüzgara sığınmış ve keskinlikten sıyrılmışlardan bir meclis ile hareketlendik boyamaya düşlerimizi ,
o günlerden beri bir adım yoktur benim
yoğun yılgınlıkların bitiminde partilerle yakıyoruz bitişlerimizi ;

ses veriyorum uçurumun kenarından
tepemden ruhobur kanatlılar salınırken sinsice
tutunabilir miyim soluk buluta

şayet yol alırsak ardımdan latent izler bırakırım ben
hepimiz ilgi bekliyoruz
saklanmış kutuda..

20 Aralık 2009 Pazar

bazen emprovize hakikatten bahseder bir dilim

beni kravatla koyunların yanına bağladınız
şimdi o bokları zeytin sanıp yiyeyim istiyorsunuz
koyunlara brecht'in ne büyük bir adam olduğunu
soyut dışavurumculuğun ne menem bir şey olduğunu anlat diyorsunuz
ama bu koyunları ancak huysuzlaştırmakta
zeytinler çoğalıyor.

15 Aralık 2009 Salı

hiç

dört bin yana ateş kusuyor kırığıyla akan bağlar
sabah kokusunda anlamlar yerde teker teker
kargısıyla deştiğine sarılıp uyuyan adamın demokratik hikayesinden dinliyoruz :

kandırıla kandırıla gülmeye başlamış ve biraz susmuştu
ayna bana ne sunuyorsun ? bu mimiklerle anlatamazsın
derelerde kesik kollar , paçalar , kerteler , veda edenler , ederken geri nasıl döneceğini kurmaya başlayanlar , ler

bir konuştuğumuzu bir daha öldüremez olduğumuzdan beri uzayda dağılıyız

ben de seni senin beni ben yaptığın kadar belliyorum siyah saçlı giyinik kadın , sartre beni hiç adlamıyor , van gogh kendi derdinin tünelinde tepili
müziği kurban ettik , belasını siktik , emip hayvanlar gibi tükürdük iğrenç sokaklara , yarım buzlu yarım pisli sokaklara
her 10 dakikalık arada kurtardığımız dünyaları biriktirecek odalarımız da yok artık , kalmadı ki
kiralar hep artışta

beni her anlamadığında seni öldürdüm
beni her dinlemediğinde gömdüm
her anladığında ise seni yaralamaya çalışırken bu uçurumdan düşen ben olmuştum ve halimi unutmuştum

putlarımıza geri döndük sıkılıyken
böyle devirdaime uzay girsin
bükülmeden

sonra ben büyürken siyah renk damlamış ki feza da böyle karanlık bişeymiş zaten.
büyümek istemiyorum , siz gibi
ama ben başkayım , siz gibi
siz gibi o yaşta ve yakarıştayım

öyle de büyük bir katran ki şu tepeden yoğurulan , yeri delip de yer edindik içinde sıcağın
dev bir kara kapıyım işte kapanıyorum üstüme
çağırıyorum , duymuyorsunuz

11 Aralık 2009 Cuma

bir

ölmek uzak bir kent değildir
bazen bir şeyler fazla gelir
ölmek uzak bir kent değildir.

8 Aralık 2009 Salı

çiz duvara tebeşirle kapıyı var et , gidip açarız belki

beraber büyüyemesek de
beraber yabancılaşıyoruz ara sıra
dünyanın en düz kağıdında
pütür görüyormuş gibi yapıyoruz ya , ya da ne boksa
işte o vakit insan olma paradoksunu anlıyormuş gibi yapma hakkı kazanıyorum

bu adamlar kim ?
nasıl olacak?

6 Aralık 2009 Pazar

Bunu Sakın Deneme

Basılı zemin arıyor
küllerden manevralar ve harakiri sezmiştim
beni bulacağın delilik kışın kurak
beni vuracağın sahne tekerleksiz sandalye
saçlarım uzuyor , uzundur ağlamadım
saçımı hiç taramadığımdan o yerlere de varamadım elbette
basılı zeminden kayıyorken ben
pek etkisiz elemansız kümelerden sosyal içeriğim var
kendimi gerçekleştireceğim gün ufuk çizgisine üstten bakmakta

ya bir mesele var
birmilyonyüzbinoniki mesele daha var
eleğim hangi kitap? hıçkırarak salının size emrediyorum ithafkar öz yaşlarım
sana yemin ederim çok mesele var

merhaba mevlana
merkezinden sapana yol dizecek satırlar ruhlara
merhaba greyfurt
yurtsuzluğa sırtını dayamış kurmacamı yatıştırıp oturt lütfen
merhaba at , kadavra , ceneviz , kelebek
mont , ahırkapı , olric , jan garbarek
lemur,sandal , dante , lacivert
karanfil , türk , kadastro , kıymet
zerdüşt , marpuc , hallac , serenat
klima , sigara , altmış , beraat
sonsuz kahvede yargıç çorak
nüktedan kibirler senden bakınca pak
parçalanarak
yürümeye devam ediyorum

SARMALANMIŞ DÜZÜLÜ SAYISIZ ZAT-I GÖRÜP UYKUYA DALAMIYORUM

BU ADAMLAR YA ÜLKÜCÜ YA OUT OF CONTEXT

HER GÜN BUNCA SIZINTIYLA

OLMUYORRRRRRRRRRRRRRRR - UM

krizalit

ve işte böyle kocaman dünyanın eteğinde kırılıyorum
her şeyi sana anlatmak istediğimi saklıyorum senden

o müzik sadece benim dünyamda çalıyor biz konuşurken
inanıyorum


sonra kandırıyorlar


yine baştan yürümeye başladığımda binalar üstüme kapanıyor çok ağır
bütün bunları ben istemediğime yemin ediyorum

kabullenemediğimiz bir sessizliğe kurban ediliyoruz
tabi , hep onlar yapıyor bunları

lütfen bak
rüzgar geliyor

ikimizin de kedisinin olduğu bir hayatta vals yapalım istedim bu defa

1 Aralık 2009 Salı

çok büyük acılar falan

bugün kendimi kitap

hayatımın hikayesini raf , raflar uzay

ırmak ezgilerinden çok sesli telaşlar aydım

yine geç kalmıştım , geç kalanlar baştan sıraya girsin lütfeğen


kitap kendimi karart

sabahlara kadar bitap hınkırık , beni artık ne olur camdan art bilfiil izah ı çöpe art benden taraf

morrissey , pop , caz , alaturka

sırtım dahi gamalı bir lokma

yutamazsın ,

ya benim ya kara toprağınsın mısın?

ya verilerini kaybettin ya bu talih bizim mahallenin en it oğlu iti

kelepir sıhhat sizlere ömür

çıkışa gel !

gel ki gus van san kendini

27 Kasım 2009 Cuma

Ben Meclis

şimdi bugün burada ve orada küçük harflerle kurduğumuzuuuuu
büyük adımlarla yıkmaya geldik

- ve ki beni dahi benden dahi göremezsiniz izinsiz
buna izin vermem
çünkü buna izin vermek
lunaparkları söndürmektir
kalbimi kırdığınız ölçüde kıymetlisiniz


-----ilim ilim inleyerek yere iniyorduk ve rüzgar yoktu
bilgisayarına anti virüs kurmadığından bugün sinüslerinden rahatsız bir dünya erkanı yaratıldı
temiz sandığın düzleme kurdukları dikenli eleklerden aşşağı kayıyordun
-tabi canım her şeyin bir şeyi var yani
halbüse eklektik kotardığın kadar varsın
olsun yansın tüm ışıklar
rönesans damarın kopsun inşallah
böyle sultan olamazsın

kim bu cehalet tadı uğruna olmaz ki veba
günü kurtarmak fışkıracak dimağları sıksan , ulema !

" sizi anlıyorum
- ne çıkar bizi anlamaktan... "

edalı fezamızın bugün biraz ağzı bozuk
meclisimiz kar gütmese de cinayet allahlık
on adımda bir büyükbaş hayvan başı takılıyor orama
sergimiz yeni neslin anlayamayacağı bir flama
senin gidişini renklerle dinliyorum
üstüste atılmış yüz yıllık tüllerin en kuytusundayken
bir mumla darmaduman ederim grace mrace anlamam
beni bu kapağa koysanız arkanızdan gülerim ki benim güllerim de vardır görmeyi butonlarsan

kardığın şu pak
bugün benim yegane lugatımdır


alkış-

6 Eylül 2009 Pazar

yukarı bakılı

bende kaybolanları
sende kabul etmediğimden
sinire yol açan filolarca gemim
kilolarca insan bedeninde
bitkinim

ayaklanan romanlar olmak için
verilen şu çabayı ayıklayıp
Afrika kıtasına
hediye fısıldıyorum

zaaf öğütücümüzün bozuk olduğu şu günlerde
veremediğimiz hizmet
gölgesinde ezilecek güdük kahramanların ağzından dillendiriyor
ve bizlerden tüm sevenlere geliyor :

ben her işin en iyisini yaparım

cinnet

bolluğundan kırpılmadan
yaşamaktı o kareleri
şu zarafet


her defasında daha büyük yenilgileri
açık renkte çelenklerle karşılayabilmek gibiydi
büyümek
ki o zaman devrilmeden evriliyor da
bulaşmadan akıyordu derinin altından
alemin üstünden

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Taverna'ya abanıyorum

Ceketim hiç olmayan bir renkte ;

biraz pembe , biraz lacivert ve koca vatkalı

kürklü, koca keyifli kadifeden örmüşüm dünyama bir perde

viski döküyorum saati altından kolumla

roland e-70 üstüne

her türlü sabaha karşı kederine bulanırım

sarhoşum ,

başım üstüne.

23 Ağustos 2009 Pazar

Ferdi Özbeğen

Büklüm büklümüm ,
Dünya'dan uzak en yüksek tepede keyfim
yerde kırıntılar ,
ben yerdeyim.

Her kafadan çok sesli eğlencelerin uzağında
ertesi hiç düşünülmeyen gecelerin kör köşesinde
bombok bir odanın kenarında ağlayan çocuk var ,

O çocuk benim arkadaşım
şimdi konuşmuyoruz
ondan da uzağım.

Korkuyu beklerken
ve daha yeni
korkudan tepilmişken
kolluyorum koşulumu
ve bir batık gemi
canlanıp yüklenmiş bahtımı da
yola çıkmış servetiyle

pek sevgili yıldızlar
ne uzaksınız bana öyle değil mi ?
peki niye böyle uzaksınız ulan !

31 Temmuz 2009 Cuma

Oda

burası bir oda ,

ayrı o odalardan
perdeleri şelaleden aralıksız akan orkidelerin canlı resmi
yerde tahta aralarından şakıyan yeşil
nereyi istersen orayı gösteren pencereleri
şu an kuzeyde ılık yağmurlu bir ormana dönük
diğer pencereden gece lambasının laciverdi
içeride birleşip var ettikleri oluş
hiçten maddeye oradan sıvı bir şevke kaynamakta
ve açıkken ağzım akıp damağıma değen
kayıp eriyen özsuyumda
en olmayan tarafımda dolduruyor tüyden mislerini
senin gerçek kutuna sığamayacak kadar göklerden
dört duvar sandığın avluya
melodi yağdırıyorum bir damla
sancıdan ilgi
hiddetten sükunet vuku bulurken
lambadan yıldız akıyor saçlarıma
açık çekmeceler yaban çileği dolu
ve kediler mırlıyor köşelerde
sonsuz açıklıkta hava coşarken
çok ince bir mavi duyuyorum


hepsi bende , ben hepsinde
istediğimi görmek için
'bakıyorum.

30 Temmuz 2009 Perşembe

Ben Oryantalya'dayken

Bu karolar kare kare
arkadaşça ve bin kere
tekrarlayıp aynı dizini
can sıkar , ekşitir yüzümü

Sözüme astığım kulağım
ve dizimi dövüp
kurtardığım kızım

karşıma çıkmış sıralanmış
tuvaletteki karolar gibi

Benim mazur görülüşüm ise
doğuştandır , anla beni


Kargoyla gelmiş kutularız , maket bıçağıyla açılırız
i don't have no time for no monkey business
Kızma , andan aldığım tad buruk , zaman kırık
Benden beriler hep kendi halinde.
Dee do de de dee do de de

Şiir değil not , Vecihi pilot

modernite / Özgürlük ???

Savramsal kanat / duschamps ??

Süncel ganat / imge problemi / imge bulamamak / yeni imge üretimi sorun

heidegger

güncel / titiz - estetik
modern / bireysel - sert
Muhittin

Öznel duruş / Modern sanat ve karmaşık dünya/ bireysel ilkeler / görsel iletişim

Söz hakkı / Antik Yunan'dan beriler
Damien Hirst / Ölü - Canlı

Günümüzde SALAT'ın kabul edilebilirlik / fark edilebilirliği ve basit anlamda geri dönüş olarak
para edişi üzerinden bakınca


tek gördüğüm bir bacaklı atom karınca

İstanbul'da hava kararınca

Eski not defterleri açılır.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

önce

Fasit daire ;

Herhangi anlamda bir yerden başka bir yere gidiş imgelerinden bazıları :
boğukluk , ıslak sıkışıklık , çamur , kuru sıkışıklık , arada telaşlı kediler , rol modeller eşliğinde bilinç tarumarları ,umut marka not defterinden öteye geçememiş eskizler , düğmesine basınca yine de bir ışık görüyorum ileride diyen mekanizma , yıkıntı ve yıkıntı olmama hali arasındaki patates baskı kabiliyeti oranında estetik kontrast vesaire ..

Balkondan odaya sızmaya çalışan ağaç dalı : Üzgün müyüz ?

Balkon betonu : Aksine , süperiz

Balkondan odaya sızmaya çalışan ağaç dalı : Başka diyecek bir şey var mı ?

Balkon betonu : Evet , bakıyorum ediyorum da , ne garip ya..Koca koca insanlar

Bir sürü tutsaklık , kararlı tutsaklıklar , bir sürü insan .

Büyük boy balık kraker
gibiler

28 Temmuz 2009 Salı

ithaf ( rüyalar kaos )

tof tude ök tra

vi tivil rez u-fabke

tu öke fot ai

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Keyif

gökten aşşağı inen yeşil ahşap merdivenlerden kayıyordu
her adım gözlerimde yeni noktalar patlatırken
ertesi gün de aynı anlamdan türemiş olsa da
dünyanın en mid tempo huzurundan dem vuruyor gibiydi


çocuk ilhamıyla başbaşa kalmak nedir bilmiyordu ama bir durum var..
bak duymak istiyorsun işte ! çok narin biliyorsun
nasıl da kuşkusuz
hem dinç de


bugün bana havaya asıldığım noktalardan
doldurduğum boşluklardan sesleniyorsun
kesinlik bildiren reformlardan
tatlı kırıntılı sihirlerle


an be an uzaklaşıyor da bilindiklerden
cüsseli kasvetlerin ellerinden tutmuş da geziyorken dünyayı
kimsenin sonsuza kadar yaşamak istemediği bir güzelliğe ortak olmanın farkında
uçuruyor farazi uçurtmalarını , aynı anda milyonlarca , trilyonlarca , dünyalarca



kalabalığın özü
keskin bir devam arzusu

23 Temmuz 2009 Perşembe

Körpe

Canım sıkılıyor , tahayyülde çimen kokluyorum.
Ayrık otu oluşumdan utanmadan , uzanıyorum toprağa.

Odamdan dışarıda içi boşaltılmış yeniçağ ikonlarından biri
sesleniyor ,

ben çektiğim sıkıntının bin katını size geri hediye etmek için
kürek çekmekteyim o esnada.


Sonra gece vakti boğaz suları üzerinde ışıklar kayarken
ufak bir kayık içinde , yıllanmış odundan ruhum : küreğimle ,
elimde biriktirdiğim arkadaşlarımı denize atıyorum ;
temsili yıldızları sönüyor fezada ,
aldırmıyor gibi yapıyorum.

Canım sıkılıyor , tahayyülde çimen kokluyorum.
Ekseriyetle yalancı orospuçocuklarısınız , sizden nefret ediyorum

Tepetaklak Prelüt

denizden geliyor
geceleri

su ile kum arasında takılı büsbüyük bir hayatım
çeyrek ileri yarım geri

müziği severim dedikten sonra
binbir düşün içinde buruk bir tebessümle
öznel bir ironiyi gövdeme iç yüzeyden yayıyorum

uzaktan severek ölmek istemiyorum


dallara sadece alıştırma için uzanmak
ay başının hiçbirşey ifade etmemesinden utanmak
gördüğümü söylemeden sandığın dibinde yaşlanarak
karla kaplı çimen zemini bulamadan donarak
kendimden bir başka kendim ile sohbete girişmek adına
döndüğüm bu benden uzak can'dan korkarak
kilitlenerek pencere kenarlarına törpülenerek 3 adımda bir alev alarak yana yana farketmeden yağmalanarak ve söndürülsün diye bu sarkastik kıyamet tepelerden iğne yağdığında altında durup ağlayarak her kayan yıldıza her kaçan masala sarmalanmak için ahmak bir oyunculuk sunarak en başta bana değen..ki farketmeden kargaşayı uzak sanıp hemen hemen en dibinde biten ot gibi halis falan filan her görüş alanı talan


uyuyorum geçsin hemen

21 Temmuz 2009 Salı

Kurbağalar

-kurbağalar bağırıyorlar bağırıyorlar uyuyorlar -
çevre kasabalarda yakınlarım olanları duyuyorlar
onlarla yakın olduğumuz söyleniyor mesafeyi bağlıyorlar
bir gürültüde incelik aranmazmış herşeyi biliyorlar
ben başka türlü de olur diyorum onlar sanmıyorlar
alıyorlar ellerine tüfeklerini filanlarını
kurbağaları vuruyorlar
vuruyorlar etrafları kan ile tuvali boyuyorlar
tuvaller belirli ebatlardanmış bununla yetinmiyorlar
vuruyorlar daha etrafları kan ile kaynıyorlar
vurmayın diyorum daha vurmayın vuruyorlar
araya karışıp akışıyorum beni duymuyorlar
etraf çok kötü bişeyler oluyor ve duruyorlar
ben de ölü kurbağalarlayım falanlarlayım
ben de üzgün ve bir ay parçalanması hızındayım
-onlar uyuyorlar uyuyorlar uyuyorlar -

20 Temmuz 2009 Pazartesi

haiku sepeti

1

keman çalardı
ağaç altında uyur
çimen kokardı


2


biraz şarap ve
cüzi miktarda çilek
ona yeterdi


3

her mevsimin bir
cazibesi var der de
bahar severdi


---

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Patlak

Zamana sokak bunaltan geceye bakıyorlar

yağmur yağarken büyük şemsiyeye
altında toplanmak istemeyen binlerce
istek yoksunu bağlı yokluk .

Bir süre sonra , zamandan kopuk
hareket ederken öteki'nin bahçesine ,
her bir köşede
binlerce yalnız ! Ufalmış hep köklerinden..
Çimlerin arasından yeşeren yabancılaşma mantarlarıyla beslenirken
kime sormuşlardı mutluluk testini ?

Kaç kişi kaç kere dinlemişti ölümü anlatan harika şarkıyı
hani şu gökyüzündeki ?


bir de toprak lacivert akarken ..

Hepitopu Cellar Door

Erken vakitte ,

Çocuk hıçkırır ki
akülü araba ilk alındığı günden bozulur
filhakika
hafıza-ı beşer nisyan ile malüldür
hangi fotoğraftan yeşil gözyaşları süzülmüş
hangi izdüşümün hakkı verilmiş ki?

terakki çat etmiş kök çakradan
çiğ pembelere boyanmış maiyetiyle
her gece bizim çatıda boy atan
on yüz bin milyon adamcık
ispinozgiller kadar konik gagalılar

leitmotif ise gecikir ,
belki hiç gelmez
geldiğini belli ettiğinde bir kelebek ile eşleşir ömrü
sahne ışığında bilinç yakar
dürüst bir bukalemun

sahiden de izlenir bu romantizm koşusu

Ortacı Hımbıl

Bir orta bulamayacak ;

İki uç arası esrarı duyumsayamadan ,
hep katliama takılacak gibiydi.

Arkadaşlarının adı vardı ,
memleketlerin yemekleri..
Ezanlar vakit sistematiğine paralel kulvarlardı.
Sokaklara henüz ruh verilmemişti
( bir tarafta olan
öteki tarafta bulunmayandı ? )

Canımı çok sıkıyor pek aziz canım kardeşim !
Bir dünya adıdır ki sorma ..
geldiğimiz bu nokta ;


neyse , hemen söyleyemem
sebep olmak istemem sevdiğim eski filmlerin ağlamasına



Paradoks diyorsun , yatacak yerin yok kavrulacak ?
Bana cevabı söylemek yerine ,
duymamış gibi yapmayı tercih etmen kulaklarımı ;
Görüpte içine resmettiğin bu akışı
benden gizlemen ruhcağızımı
iğne iğne ufaltıyor.


Kahraman sokaklarda her gün ölünüyor
Denize nazır ezgilerin maliklerinin biriktirdikleriyle
Kurgudan evlendiriliyorum
Yine de şu orta yeri tam belleyemiyorum.

eyid nes

Sen diye puslanan kiralık dairelerin tümüyüm

Başım dik , özgürlüğüm kanlı yol

Sen bilmezsin bu toprakların beyin tümörüyüm

Topraktan kağıt, gemi ; topraktan döl .

Bunun içindir ki her gece baralar kağlıyorum

Genetik foseptikte altınlar arıyorum

Gene bir komedide altı sisli mesajlar kol

Ardarda dara giren alengirle

Soluduğum ideolojik sıçramalar var , bunlar var.




Sen diye kendimi yalanlıyorum.

Yoktan topladıklarımı hırpalıyorum ancak
süt tozu bu gece köprüden yağmayacak..

Sen diye aynalara kıvranıyorum
Kalemimin kağıdı lekeli ;
lekelerce el şakası ,
dünya dahilinde tüm balonların kahkahasıyla gürültü bastırılabilir.
Kanıksıyorum.



Bu gece ay ;
kelimelerden çubuklarla dön dön dönüyor ufak hareketlerle mabedinin maverasına.
O bunu hep yapar.
fil :
hakikatten ağlar.

9 Temmuz 2009 Perşembe

olaynid

Birden az

Koridordan park’a

Odamdan Halka sesleniyorum :

Bir körbakar ile koryakar

Saat dördübuçukgeçe Paris’te bir takside ,
Üstelik gece ..
Hangi kerteden anlamlandırır hayatını ?

Amenna.
Sen zaten hep üstten sıyırırsın kaymağını !
ya çimenler ne yapsınlar ?
Her anı
kopartılarak fotoğraflanırken
batan kıymığını
düşünecek halleri kalmış mı?


Göz sevip el uzanınca yalanlanmış matematik :
Tabanvaydan dünya turu ,
Tüm alemden hülya dolu arzu
Bakır tas içinde Light Cola yanlışı
Ve gulyabaniliğinden aşıp evrimini oldurmuş Yüzkırktrilyon kutu dolusu torununu
Kitap haline getirdin , bahçene gömüyorsun!
Bir dursana !

Dün işte …
Dün ya.. dün bitirdin okulunu
Bugünün adamı , yarının yolcususun be
Kim taşıyacak hacmini ?

Eksiksiz bir can havli tuşluyorum

Sıcak , rasyonel , biz , bizden

Bizi bizden filtreleyen

Düne takılıp sendeleyen

Sedyesi menekşeli

Ekşi - tatlı

gülümsemeli

ölümsüzlüğüne

gülen.