31 Temmuz 2009 Cuma

Oda

burası bir oda ,

ayrı o odalardan
perdeleri şelaleden aralıksız akan orkidelerin canlı resmi
yerde tahta aralarından şakıyan yeşil
nereyi istersen orayı gösteren pencereleri
şu an kuzeyde ılık yağmurlu bir ormana dönük
diğer pencereden gece lambasının laciverdi
içeride birleşip var ettikleri oluş
hiçten maddeye oradan sıvı bir şevke kaynamakta
ve açıkken ağzım akıp damağıma değen
kayıp eriyen özsuyumda
en olmayan tarafımda dolduruyor tüyden mislerini
senin gerçek kutuna sığamayacak kadar göklerden
dört duvar sandığın avluya
melodi yağdırıyorum bir damla
sancıdan ilgi
hiddetten sükunet vuku bulurken
lambadan yıldız akıyor saçlarıma
açık çekmeceler yaban çileği dolu
ve kediler mırlıyor köşelerde
sonsuz açıklıkta hava coşarken
çok ince bir mavi duyuyorum


hepsi bende , ben hepsinde
istediğimi görmek için
'bakıyorum.

30 Temmuz 2009 Perşembe

Ben Oryantalya'dayken

Bu karolar kare kare
arkadaşça ve bin kere
tekrarlayıp aynı dizini
can sıkar , ekşitir yüzümü

Sözüme astığım kulağım
ve dizimi dövüp
kurtardığım kızım

karşıma çıkmış sıralanmış
tuvaletteki karolar gibi

Benim mazur görülüşüm ise
doğuştandır , anla beni


Kargoyla gelmiş kutularız , maket bıçağıyla açılırız
i don't have no time for no monkey business
Kızma , andan aldığım tad buruk , zaman kırık
Benden beriler hep kendi halinde.
Dee do de de dee do de de

Şiir değil not , Vecihi pilot

modernite / Özgürlük ???

Savramsal kanat / duschamps ??

Süncel ganat / imge problemi / imge bulamamak / yeni imge üretimi sorun

heidegger

güncel / titiz - estetik
modern / bireysel - sert
Muhittin

Öznel duruş / Modern sanat ve karmaşık dünya/ bireysel ilkeler / görsel iletişim

Söz hakkı / Antik Yunan'dan beriler
Damien Hirst / Ölü - Canlı

Günümüzde SALAT'ın kabul edilebilirlik / fark edilebilirliği ve basit anlamda geri dönüş olarak
para edişi üzerinden bakınca


tek gördüğüm bir bacaklı atom karınca

İstanbul'da hava kararınca

Eski not defterleri açılır.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

önce

Fasit daire ;

Herhangi anlamda bir yerden başka bir yere gidiş imgelerinden bazıları :
boğukluk , ıslak sıkışıklık , çamur , kuru sıkışıklık , arada telaşlı kediler , rol modeller eşliğinde bilinç tarumarları ,umut marka not defterinden öteye geçememiş eskizler , düğmesine basınca yine de bir ışık görüyorum ileride diyen mekanizma , yıkıntı ve yıkıntı olmama hali arasındaki patates baskı kabiliyeti oranında estetik kontrast vesaire ..

Balkondan odaya sızmaya çalışan ağaç dalı : Üzgün müyüz ?

Balkon betonu : Aksine , süperiz

Balkondan odaya sızmaya çalışan ağaç dalı : Başka diyecek bir şey var mı ?

Balkon betonu : Evet , bakıyorum ediyorum da , ne garip ya..Koca koca insanlar

Bir sürü tutsaklık , kararlı tutsaklıklar , bir sürü insan .

Büyük boy balık kraker
gibiler

28 Temmuz 2009 Salı

ithaf ( rüyalar kaos )

tof tude ök tra

vi tivil rez u-fabke

tu öke fot ai

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Keyif

gökten aşşağı inen yeşil ahşap merdivenlerden kayıyordu
her adım gözlerimde yeni noktalar patlatırken
ertesi gün de aynı anlamdan türemiş olsa da
dünyanın en mid tempo huzurundan dem vuruyor gibiydi


çocuk ilhamıyla başbaşa kalmak nedir bilmiyordu ama bir durum var..
bak duymak istiyorsun işte ! çok narin biliyorsun
nasıl da kuşkusuz
hem dinç de


bugün bana havaya asıldığım noktalardan
doldurduğum boşluklardan sesleniyorsun
kesinlik bildiren reformlardan
tatlı kırıntılı sihirlerle


an be an uzaklaşıyor da bilindiklerden
cüsseli kasvetlerin ellerinden tutmuş da geziyorken dünyayı
kimsenin sonsuza kadar yaşamak istemediği bir güzelliğe ortak olmanın farkında
uçuruyor farazi uçurtmalarını , aynı anda milyonlarca , trilyonlarca , dünyalarca



kalabalığın özü
keskin bir devam arzusu

23 Temmuz 2009 Perşembe

Körpe

Canım sıkılıyor , tahayyülde çimen kokluyorum.
Ayrık otu oluşumdan utanmadan , uzanıyorum toprağa.

Odamdan dışarıda içi boşaltılmış yeniçağ ikonlarından biri
sesleniyor ,

ben çektiğim sıkıntının bin katını size geri hediye etmek için
kürek çekmekteyim o esnada.


Sonra gece vakti boğaz suları üzerinde ışıklar kayarken
ufak bir kayık içinde , yıllanmış odundan ruhum : küreğimle ,
elimde biriktirdiğim arkadaşlarımı denize atıyorum ;
temsili yıldızları sönüyor fezada ,
aldırmıyor gibi yapıyorum.

Canım sıkılıyor , tahayyülde çimen kokluyorum.
Ekseriyetle yalancı orospuçocuklarısınız , sizden nefret ediyorum

Tepetaklak Prelüt

denizden geliyor
geceleri

su ile kum arasında takılı büsbüyük bir hayatım
çeyrek ileri yarım geri

müziği severim dedikten sonra
binbir düşün içinde buruk bir tebessümle
öznel bir ironiyi gövdeme iç yüzeyden yayıyorum

uzaktan severek ölmek istemiyorum


dallara sadece alıştırma için uzanmak
ay başının hiçbirşey ifade etmemesinden utanmak
gördüğümü söylemeden sandığın dibinde yaşlanarak
karla kaplı çimen zemini bulamadan donarak
kendimden bir başka kendim ile sohbete girişmek adına
döndüğüm bu benden uzak can'dan korkarak
kilitlenerek pencere kenarlarına törpülenerek 3 adımda bir alev alarak yana yana farketmeden yağmalanarak ve söndürülsün diye bu sarkastik kıyamet tepelerden iğne yağdığında altında durup ağlayarak her kayan yıldıza her kaçan masala sarmalanmak için ahmak bir oyunculuk sunarak en başta bana değen..ki farketmeden kargaşayı uzak sanıp hemen hemen en dibinde biten ot gibi halis falan filan her görüş alanı talan


uyuyorum geçsin hemen

21 Temmuz 2009 Salı

Kurbağalar

-kurbağalar bağırıyorlar bağırıyorlar uyuyorlar -
çevre kasabalarda yakınlarım olanları duyuyorlar
onlarla yakın olduğumuz söyleniyor mesafeyi bağlıyorlar
bir gürültüde incelik aranmazmış herşeyi biliyorlar
ben başka türlü de olur diyorum onlar sanmıyorlar
alıyorlar ellerine tüfeklerini filanlarını
kurbağaları vuruyorlar
vuruyorlar etrafları kan ile tuvali boyuyorlar
tuvaller belirli ebatlardanmış bununla yetinmiyorlar
vuruyorlar daha etrafları kan ile kaynıyorlar
vurmayın diyorum daha vurmayın vuruyorlar
araya karışıp akışıyorum beni duymuyorlar
etraf çok kötü bişeyler oluyor ve duruyorlar
ben de ölü kurbağalarlayım falanlarlayım
ben de üzgün ve bir ay parçalanması hızındayım
-onlar uyuyorlar uyuyorlar uyuyorlar -

20 Temmuz 2009 Pazartesi

haiku sepeti

1

keman çalardı
ağaç altında uyur
çimen kokardı


2


biraz şarap ve
cüzi miktarda çilek
ona yeterdi


3

her mevsimin bir
cazibesi var der de
bahar severdi


---

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Patlak

Zamana sokak bunaltan geceye bakıyorlar

yağmur yağarken büyük şemsiyeye
altında toplanmak istemeyen binlerce
istek yoksunu bağlı yokluk .

Bir süre sonra , zamandan kopuk
hareket ederken öteki'nin bahçesine ,
her bir köşede
binlerce yalnız ! Ufalmış hep köklerinden..
Çimlerin arasından yeşeren yabancılaşma mantarlarıyla beslenirken
kime sormuşlardı mutluluk testini ?

Kaç kişi kaç kere dinlemişti ölümü anlatan harika şarkıyı
hani şu gökyüzündeki ?


bir de toprak lacivert akarken ..

Hepitopu Cellar Door

Erken vakitte ,

Çocuk hıçkırır ki
akülü araba ilk alındığı günden bozulur
filhakika
hafıza-ı beşer nisyan ile malüldür
hangi fotoğraftan yeşil gözyaşları süzülmüş
hangi izdüşümün hakkı verilmiş ki?

terakki çat etmiş kök çakradan
çiğ pembelere boyanmış maiyetiyle
her gece bizim çatıda boy atan
on yüz bin milyon adamcık
ispinozgiller kadar konik gagalılar

leitmotif ise gecikir ,
belki hiç gelmez
geldiğini belli ettiğinde bir kelebek ile eşleşir ömrü
sahne ışığında bilinç yakar
dürüst bir bukalemun

sahiden de izlenir bu romantizm koşusu

Ortacı Hımbıl

Bir orta bulamayacak ;

İki uç arası esrarı duyumsayamadan ,
hep katliama takılacak gibiydi.

Arkadaşlarının adı vardı ,
memleketlerin yemekleri..
Ezanlar vakit sistematiğine paralel kulvarlardı.
Sokaklara henüz ruh verilmemişti
( bir tarafta olan
öteki tarafta bulunmayandı ? )

Canımı çok sıkıyor pek aziz canım kardeşim !
Bir dünya adıdır ki sorma ..
geldiğimiz bu nokta ;


neyse , hemen söyleyemem
sebep olmak istemem sevdiğim eski filmlerin ağlamasına



Paradoks diyorsun , yatacak yerin yok kavrulacak ?
Bana cevabı söylemek yerine ,
duymamış gibi yapmayı tercih etmen kulaklarımı ;
Görüpte içine resmettiğin bu akışı
benden gizlemen ruhcağızımı
iğne iğne ufaltıyor.


Kahraman sokaklarda her gün ölünüyor
Denize nazır ezgilerin maliklerinin biriktirdikleriyle
Kurgudan evlendiriliyorum
Yine de şu orta yeri tam belleyemiyorum.

eyid nes

Sen diye puslanan kiralık dairelerin tümüyüm

Başım dik , özgürlüğüm kanlı yol

Sen bilmezsin bu toprakların beyin tümörüyüm

Topraktan kağıt, gemi ; topraktan döl .

Bunun içindir ki her gece baralar kağlıyorum

Genetik foseptikte altınlar arıyorum

Gene bir komedide altı sisli mesajlar kol

Ardarda dara giren alengirle

Soluduğum ideolojik sıçramalar var , bunlar var.




Sen diye kendimi yalanlıyorum.

Yoktan topladıklarımı hırpalıyorum ancak
süt tozu bu gece köprüden yağmayacak..

Sen diye aynalara kıvranıyorum
Kalemimin kağıdı lekeli ;
lekelerce el şakası ,
dünya dahilinde tüm balonların kahkahasıyla gürültü bastırılabilir.
Kanıksıyorum.



Bu gece ay ;
kelimelerden çubuklarla dön dön dönüyor ufak hareketlerle mabedinin maverasına.
O bunu hep yapar.
fil :
hakikatten ağlar.

9 Temmuz 2009 Perşembe

olaynid

Birden az

Koridordan park’a

Odamdan Halka sesleniyorum :

Bir körbakar ile koryakar

Saat dördübuçukgeçe Paris’te bir takside ,
Üstelik gece ..
Hangi kerteden anlamlandırır hayatını ?

Amenna.
Sen zaten hep üstten sıyırırsın kaymağını !
ya çimenler ne yapsınlar ?
Her anı
kopartılarak fotoğraflanırken
batan kıymığını
düşünecek halleri kalmış mı?


Göz sevip el uzanınca yalanlanmış matematik :
Tabanvaydan dünya turu ,
Tüm alemden hülya dolu arzu
Bakır tas içinde Light Cola yanlışı
Ve gulyabaniliğinden aşıp evrimini oldurmuş Yüzkırktrilyon kutu dolusu torununu
Kitap haline getirdin , bahçene gömüyorsun!
Bir dursana !

Dün işte …
Dün ya.. dün bitirdin okulunu
Bugünün adamı , yarının yolcususun be
Kim taşıyacak hacmini ?

Eksiksiz bir can havli tuşluyorum

Sıcak , rasyonel , biz , bizden

Bizi bizden filtreleyen

Düne takılıp sendeleyen

Sedyesi menekşeli

Ekşi - tatlı

gülümsemeli

ölümsüzlüğüne

gülen.